10 Ekim 2001 – ?, Bahariye
Bir Sanat Eylemi Üzerine
Düşlem gücü devreye sokulduğunda, içinde bulunduğumuz zaman ve mekanın dışına, gerçekliğin ANLATISAL düzlemine çekiliriz. Bu anlamda düşsel kökenleriyle sanatın işlevini gerçekliğin asılması yolunda bir çabayla örtüştürebiliriz. İmgelem kendi tazeliği ve kendine özgü etkinliği içinde aşina olandan uzaklaşarak düşsel mekanlar yaratır. Tuval, saç ve plastik top üzerine minimal yaklaşımlı rakursi figürlerin beyaz yüzeyde yer aldığı resimlerle tamamlanmıştır. Bilindiği gibi, alan kurguda (enstalasyon, yerleştirme) gerçek malzemeyle sanatın söz söylemesi vardır. Galeri mekanında oluşturulan uzaysal mekan da beyaz rengin hakimiyeti ortama özgürlük ve huzur imajı kazandırırken, beyaz toplar adeta umut ve özlemi, insanın saf ve temiz doğasını yansıtmakta mekana giren kişiyi canlı nesne konumuna getirip kendine dahil etmekte, birlik ve çokluk arasındaki ilişkiyi yansıtıp,izleyici varlığa eklemlenme sürecine dönüştürülmektedir. Bütün objeler değerler açısından eşitlik, homojenlik ilişkisine bağlı olmakla beraber izleyicinin pozisyon ve bakış açısı dengeyi bozmakta, ışık ve görsel etkiler anlam derinliğini artırmaktadır. Eğilim daha çok fark ve yinelemenin bir arada vurgulandığı olumlu bir hareketten yanadır, fakat iç bütünlüğün yitirildiği bir perspektife yumuşaklık yerini sertliğe bırakmakta, başkaldırı ve öfke hissedilmektedir. Anlam ve içeriğin iç içe olması sonuç açısından tatmin edicidir.
Yusuf Taktak, Alangoya Alinç, Mehmet Kavukçu, bir izleyici ve Mine Gülener
Sergilenen mekanların oluşturduğu statik mekanda “Sınırlı Espas” öne çıkmakla beraber iç mekandan dış mekana çıktığımızda, sınırlı espas yapısı “Sonsuz Espas” yapısına dönüşmekte, böylece uygulanan alan kurgunun düşünsel yaklaşımıyla da örtüşmektedir. Özellikle orta solandaki siyahın etkisiyle daha çok hissedilen uzaysal durum, yine beyaz renk ve kullanılan objelerin mekan ilişkisi sonucu heyecan ve sükunun birlikteliğini ortaya koymaktadır.
” Burada olan” ve “Orada olanın”, “İçeri” ve “Dışarı”nın yinelenen diyalektiğidir bu eylem. Mimari mekanın sınırlayıcı çerçevesini uzaya açabilmek için kırma hareketi; bir anlamda uzaysal, objelere açılabilmek için kırma hareketi; bir anlamda uzaysal, objelere göndermelerle uzayın bu mekanlara indirilmesi. Gökyüzünü toprağa davet etmek, çılgın değer dejenerasyonuna bir başkalıdır.
Kar yağışı aşağıya inen uzaysal mekan, aynı objelerle adeta insanı yukarı çekmektedir. Kavukçu’nun alan kurgusu tuvale yansıyan rakursi figürlerin beyaz yüzeyde yer almasıyla, yani iç doğanın yüzeye yansımasıyla, üç boyutlu gerçek malzemenin mimari mekanla birlikteliğinin sunduğu kompozisyonla yeni bir evren oluşturmaktadır. Klasik resim yüzeyi, klasik mekan ve günümüz objeleriyle gerçekte kısa süreli ve geçici, fotoğraf ve eskizlerle uzun süreli bir eylemdir. İşin geçici süreli olmasını kalıcılığın fotoğraf, slayt ve eskiz çalışmalarıyla söylenmesini bir tepki olarakta ele alabiliriz. Tek kişinin değil bir ekibin uzun süren çalışmalarıyla, çeşitli zorluklara rağmen, güçlü etkiler oluşturduğu halde kısa sürede yok edilen yapıt tüketim toplumunun hızlı ve gittikçe niteliksizleşen yaşamına sanatın provakasyonundan kaynaklanan bir tepkidir..
Mehmet Kavukçu